14.07.2021

DAYANIŞMANIN ZAFERİ: 15 TEMMUZ

DAYANIŞMANIN ZAFERİ: 15 TEMMUZ

Hz. Âdem ile başlayan insanlık tarihi Hak ile batılın mücadelesi şeklinde biçimlenmiştir. İnsanın en büyük düşmanı olan İblîs "Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım (7/A'râf, 16)” diyerek kıyamete kadar sürecek olan bu mücadeleyi başlatmış ve Âdem’in çocukları arasına fitne sokarak yeryüzünde ilk kanın akıtılmasına sebep olmuştur. İşte o andan itibaren insanlar ya Hakkın sesine ya da fitne fısıldayan İblis ve ona hizmet eden İblisleşmiş insanların sesine doğru yönelmişlerdir.

Üstat Necip Fazıl Kısakürek “Sakarya” isimli şiirine “İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya” diyerek başlar ve “Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir, Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir” diyerek devam eder. İnsanın yaşadığı ömrü ifade eden zaman ve bu zamanda olanların izlerini üzerinde tutup geleceğe taşıyan zemin yani yaşadığımız yeryüzü, fikirlerini “nur ya da kir” olarak akıtan insanların izlerini taşımaktadır. Zira peygamberlerin tarihi kendilerine iman ve itaat edenlerin kahramanlıkları ile isyan veya ihanet edenlerin ibretlik hazin sonlarıyla doludur.

İslâm ile şereflenen necip milletimiz, ondan aldığı ilhamla yeryüzünde ayak bastığı ve vatan edindiği yerleri adaletle ayakta tutmuş böylece tüm mazlum ve mağdurların umudu, zalim ve mağrurların da korkulu rüyası olmuştur. Tarih boyu, harici düşmanların ve onların işbirlikçisi dâhili hainlerin oyunlarına karşı mücadele ederek vatanını, bağımsızlığını, dini ve kutsal değerlerini canı pahasına da olsa korumuştur. Anadolu toprakları üzerindeki emellerinden vazgeçmeyen düşmanlar “hasta adam” dedikleri Osmanlıyı Anadolu’dan ya tamamen silmeyi ya da müstemleke haline getirmeyi hedeflemişlerdir. Ancak ecdadımız bağımsızlığına, vatanına, ezanına ve bayrağına uzanan elleri Çanakkale’de ve Milli mücadelede kırarak tüm planları ters yüz etmiştir.

Bu toprakların inançlı, imanlı, İslâm’a ve değerlerine bağlı, vatanına sevdalı insanları her türlü engellemelere rağmen ülkesi için çalışarak milli kaynaklarla kalkınmaya devam ediyordu. Düşman bu sefer “Ilımlı İslâm” projesi adı altında yıllardır sinsice üzerinde çalıştığı yeni bir ifsat yoluna başvurmuştu. İslâm dinince önemli olan kavramlar “teferruat” görülerek itibarsızlaştırılacak; Kur’an-ı Kerim ve Sünnet merkezli sahih ve sağlam kaynaklı bilgilerin yerine “zan, rüya, keşif” gibi hayal mahsulü anlatımlarla âdeta “Allah ile aldatma” yöntemi kullanılarak toplum ifsat edilecektir. Bunun için nakış nakış ağlarını ördüler.

Kendilerince artık vakit gelmişti. Son bir hamle ile ülke ele geçirilmeliydi. Temmuz’un sıcağını, yıllardır içlerinde biriktirdikleri kin, nefret, fesat ve ihanet ateşiyle harladılar. Kalkışma başlamış, düşmana karşı kullanılması gereken uçak ve silahlar milletin evlatlarına çevrilmişti. Ama unuttukları bir şey vardı: Bu toprakların bağımsızlığı için “mevzu vatan, İslâm, ezan ve bayrak ise gerisi teferruattır” diyen “Sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun Sakarya’sı ayağa kalkmıştır” bir kere.

Yine bu topraklarda "Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! " şuurunda olan ve "mukaddes emaneti ne yaptınız? " diye Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı” olarak “sağına ve soluna bakınmadan, " benim olmadığım yerde kimse yoktur! " duygusuyla “Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını gediğine koymak” için canından vazgeçmeye hazır bir gençlik vardır.

Yine bu topraklarda Fransız askerlerin Maraş’a gelişini kutlamak için davulunun kasnağını altın ile doldurulması vaadini, vatan ve din adına reddeden abdal Halil ağalar vardır. Allah yolunun divanesi yiğitler vardır. Yazması oyalı, elleri nasırlı, yüreği de ezana ve bayrağa sevdalı bacılar vardır. Vatan ve ezan uğruna yiğitleri doğuran analar, gözünü kırpmadan canını feda edecek evlatlar vardır. Gözyaşlarıyla karılmış duaları ile semanın kapılarını açan dedeler, nineler, çocuklar ve mazlumlar vardır.

Velhasıl bu aziz vatan toprağının altında bayrağı, ezanı, namusu ve bağımsızlığı için canını feda eden şehitleri; üstünde de vatana ihanet edenlerle vatan için kahramanlık yapanları gören şahitleri vardır.

Tarihe kara bir gece olarak geçecek 15 Temmuz gecesinde insanlar abdestini alarak ellerinde bayraklarla koştular sokaklara. Hiçbirisi tereddüt etmeden bedenleriyle âdeta etten duvar ördüler, hainlere geçit vermemek için. Gecenin karanlığını mermiler yarıyor, gencecik canlar şehadete koşuyordu. Tüm camilerden aynı anda verilen salalar ile halk cesaretlenmiş, hainler korkup telaşlanmıştı. “Ezanları ve salaları susturan darbelerin yerini darbeleri susturan salalar” almış, “Minareler süngü kubbeler miğfer” olmuştu.

Allah’ın yardımı, Milletimizin dayanışması, birlik ve beraberlik bu ihanet kalkışmasını da püskürtmüştür. 15 Temmuz 2016’da meydana gelen ve 251 yiğidin şehadeti, 2196 kişinin de gaziliği ile sonuçlanan bu olaydan büyük dersler çıkarmalıyız. Unutmayalım ki aziz vatanımızda gözü olanlar yine boş durmayacak yeni oyunlar ve hileler peşinde olacaktır. İslâm’ı Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin sünnetini esas alarak öğrenelim ve yaşayalım. Çeşitliliğimizi zenginlik görelim. Kardeşliğimizi pekiştirerek kalkınmamız için el ele verelim. Rabbimizin şu ayetini unutmayalım: Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenleri sever.” (8/Enfâl, 46)

Allah’ım! Birlik ve kardeşliğimizi daim eyle! Din ve vatan düşmanları ile hainlere karşı bizlere uyanıklık ver! 15 Temmuz şehitlerimiz ve tüm şehitlerimize rahmet ve merhametinle muamele eyle! Gazilerimize şifalar ihsan eyle!

“Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız; Ve vatansız bırakma Allah'ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım!”

Âmin!

12.07.2021

Murat ÖZDEMİR

Milli Park Camii İ.H. Kızılcahamam/ Ankara