18.03.2024

RAMAZAN VE KUR’AN BİLİNCİ

Ramazan Ayı ; Kur’an Ayıdır.  Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in inzal olmaya başladığı, insanlığın Kur’anla tanıştığı, islamın evrensel

mesajının insanlığa sunulduğu, insanlığın kararan dünyasına bir nur, kuruyan sinesine bir ab-ı hayat iksiri olarak bahşedildiği, mildi 610 yılının Ramazan Ayı’nın Kadir Gecesinde Alak Suresinin ilk 5 ayetiyle ilahi mesajın Hz. Peygamber (s.a.v) diliyle insanlığa sunulmaya başladığı aydır. Dolaysıyla Ramazan Ayı ilk emri oku olan Kur’an-ı Kerim’i okumak, anlamak ve o’nu yaşamak için bir fırsat olmalıdır.

Zira Kur’an-ı Kerim, tüm insanlığın hidayeti ve huzuru için nazil olmuş son ilahi mesajdır” Bu Kur’an, delilleri ile, fikirleri ve kalpleri aydınlatan basiret nurlarıdır ve iman edecek kimseler için hidayet rehberi ve rahmettir.” ( Casiye45/20) Mü’min de Kur'an insanıdır. Onu okumak, anlamak ve yaşamakla emrolunmuştur. Kur'an'ın ilk emri “Oku” iken şüphesiz Kur'an'ı okuyamamak diye bir mazeret olamaz. Hiçbir müslüman ben Kur'an okuyamıyorum dememelidir. Kur'an öğrenmenin yolunu aramalıdır. Kur'an'ı asli harfleri ile öğrenip okumak dini bir vazifedir ve aynı zamanda bir ibadettir.

 

Bu mevzuda Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyururlar: “Sizin en hayırlınız Kur’an-ı öğrenen ve öğreteninizdir.” (Buhari Fezâilü'l-Kur'an)

Kıyamet gününde Kur'an Allah'ın huzurunda onu okuyan ve yaşayan kişi için Allah'a şöyle niyaz eder. “Ya Rabbi ondan razı ol. Allah da o kişiden hoşnut olur.” (Buhari Fezâilü'l- Kur'an/21)

Kur'an'ı anlamadan okumak da bir ibadettir ancak asıl gaye onu anlamaktır. İslam dininin temel dayanaklarını teşkil eden Kur'an'ın anlaşılması kişinin hayatına çekidüzen verecektir.

Bu gerçeği ifade içindir ki Rabbimiz şöyle buyururlar:

“Andolsun ki, biz Kur'an'ı anlaşılması, üzerine düşünülmesi için kolaylaştırmışızdır. O halde düşünen, ibret alan yok mu? (Kamer Suresi/17)

Kur’an'ı biraz olsun anlayarak okumak için, Kur'an'ın manasını açıklayan tefsirlerden ve meallerden istifade edip okumalıyız. Hayat kaynağımız olan Kur’an’ımızı okumak; anlamak için olacağı gibi anlamakta şüphesiz hayatımıza tatbik için olmalıdır.

Cenabı Hak: “İşte bu Kur'an indirdiğimiz feyiz kaynağı bir nurdur. Artık Kur'an'a uyun, onun emir ve yasaklarına aykırı davranıştan sakının ta ki merhamet olunasınız.” (Enam Suresi/155)

Kur'an'ı bize tebliğ eden ve engin yüksek ahlak ilkesini hayatına uygulayarak insanlığa en güzel örnek olan sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Kur'an'ı yaşama konusunda şöyle buyururlar:

 

“Kur'an'a sarılınız, onu hayat rehberi tanıyınız. Çünkü O Allah'ın kelâmıdır. Allah Kur'an'la amel eden toplumları yükseltir. Ona sırt çevirenleri alçaltır.” (İbni Mace Kur’an/18) “ Allah’ın evlerinden herhangi bir evde, Allah’ın kitabını okuyan, aralarında mutalaa eden topluluğa sekine iner; onları rahmet bürür, melekler kuşatır ve Kendi katında kimseler arasında zikreder.”(Ebu Davud, salat,349)

Son ilahi kitap olan Kur'an-ı Kerim'in muhatabı bir kabile veya bir millet değil bütün insanlıktır. O bütün çağlara hitap eden son ilahi kitap olduğunu ve bundan sonra başka bir kitapta gelemeyeceğine göre Müslümanların Kur’an’ı çok iyi anlamaları, onun insanlığı mutluluğu ve karşılaşılan problemlerin çözümü için getirdiği prensipleri dikkatle değerlendirmeleri gerekmektedir. Ashab-ı Kiram Kur’an’ı okuyor, anlıyor ve yaşıyordu. İşte bundan dolayı olmalı ki, Kur’an’ı okuyup tatbik etmeye çalışan kimse, gıpta edilmeye değer bulunmuştur.” Birisi, Allah’ın kendisine Kur’an ihsan edip de gece-gündüz onu okuyarak uygulamaya çalışan; diğeri de, Allah’ın verdiği malı gece-gündüz infak eden kimsedir.”( Müslim, salatül müsafirin,226) İnsanın ve içinde yaşadığı toplumun müsbet yönde değişmesi ve yükselmesi, Kur’anın hayata geçirilmesine bağlıdır.

 

Tarihe baktığımız zaman İslamiyet'in doğuşu ile Kur’an'ın emirlerini ve onu insanlığa tebliğ eden Hz. Peygamberin örnek hayatını kendilerine rehber edinen Müslümanların kısa zamanda nasıl cihanı şumul bir medeniyet kurdukları açık bir şekilde görülür. Milletimiz, asırlardır Kur’an-ı Kerim’e derin bir muhabbet beslemiş, ona duyulan aşk, büyük bir sevgi atmosferi oluşturmuştur. Yüzyıllarca İslam’ın bayraktarlığını yapmış necip milletimiz, Kur’an’a büyük değer vermiş onu dilden dile gönülden gönüle hayatın merkezine taşımaya çalışmıştır.

Milletimizin Kur’ana olan sevgisinin temelinde onu okuma, anlama ve içerisinde yer alan hükümlerle amel etme ve onun yolunda yürüme arzusu vardır.

Özet olarak Peygamber Efendimiz; “Kur'an'ın söylediğini söyleyen kimse doğru söylemiştir. Onunla amel eden karşılığını bulur. Onunla hükmeden doğru hükmetmiş olur. Dünyada huzurun, ahirette ebedi mutluluğun yolunu gösteren bir kitaba sahip olduğumuz için bizlere ne mutlu. Dolayısıyla herkes Kur’an’dan imkanı nisbetinde istifade etmelidir. Kur’an’ı okumasını bilmeyen okumaya, okuyan anlamaya, anlayan uygulamaya çalışmalıdır.

O halde Kur’an’ımızı okuyalım. Onu anlamaya çalışalım. Çocuklarımıza öğretelim. Kur'an'ını, dinini öğrenmeleri için camilere ve Kur’an Kurslarımıza gönderelim.

 

Onlara Kur’an öğretmenin en mühim vazifemiz olduğunu bilelim. Bizlerde dostlarımızla bir araya geldiğimizde Kur'an'ın tercüme ve tefsirlerini okuyalım ve öğrendiklerimizi yaşayalım.

Evet Kur'an-ı Kerim'i okuyup onunla amel edenlerin kalpleri tertemiz, akılları apaydın ve ruhları pırıl pırıldır.

Yüce Rabbimiz Kur'an'ı; gönüllerimizin baharı, kalplerimizin şifası, kabirlerimizin aydınlığı kılsın.

Değerli Kardeşlerim bu Ramazan Ayının Kur’an’ı okumamıza, anlamamıza ve yaşamamıza vesile olması duasıyla sevgi ve saygılarımı sunarım.

Mustafa BAYTAR/Çankaya Müftüsü